Eylül 2008'de, 1929'dan bu yana dünyanın en büyük mali krizi başladı. ABD'den başlayan bu kriz, daha sonra Avrupa, Asya, Körfez gibi dünya ülkelerine ve ekonomisi doğrudan Amerika'ya bağımlı olan geri kalmış ülkelere sıçradı. Ayrıca 2008 yılında kriz ABD'de birçok bankaya ulaştı ve 19 banka battı.
KORONA İLE UKRAYNA'DAKİ SAVAŞ ARASINDA DÜNYA HALKLARI AÇ KALDI
Dünya son 2 yılda korona virüsünün neden olduğu ekonomik çalkantıdan kurtulmaya çalışırken Rusya, Ukrayna'ya karşı askeri harekata başladı.
Sonuç olarak, petrol, gaz ve elektrik pahalı hale geldi. Bununla birlikte tüm dünyada mal ve gıda fiyatları da arttı. Bu nedenle, daha karmaşık hale gelen ve 2008'den beri gerçekleşmeyen bir küresel enflasyon dalgası yaratıldı.
Dünya Bankası'na göre, Rusya'nın Ukrayna'ya askeri müdahalesi, korona pandemisinin olumsuz sonuçlarıyla birlikte dünya çapında ekonomiyi etkiledi ve bu da uzun sürecek bir zayıf gelişme ve yüksek enflasyon dönemine yol açtı.
Dünya Bankası'na göre, küresel ekonomik büyüme bu yıl yüzde 2,8 azalacak. 2023-2024 yıllarında da böyle kalacak, diğer taraftan azgelişmiş ülkelerde işsizlik oranı yüzde 5 azalacak.
Temmuz ayında bir BM raporu, dünyanın açlık ve gıda güvensizliği ile mücadelede her zamankinden daha fazla uzaklaştığına dair yeni kanıtlar ortaya koydu. Mülteci sayısı 2021'de 828 milyona ulaştı.
ULUS-DEVLET SİSTEMİ TOPLUMU YORDU
Suriyeli gazeteci Hesen Remo konuyla ilgili olarak şöyle konuştu: "Ortadoğu bölgesi yer altı ve yer üstü ürünleriyle zengin, ama mevcut sistemler bu zenginliklerin halkların yararına kullanılmasını engelliyor. Halk da yoksul ve aç kalıyor. Irak gibi yer altı kaynakları bakımından oldukça zengin bir ülkede akaryakıt kıt, elektrik kesiliyor ve çoğu ihtiyacını İran'dan alıyor. Lübnan'da da durum farklı değil. İki yılı aşkın bir süredir ülkede ekonomik durum kötüye gidiyor. İktidar, ülkeyi bu krizden çıkarmayı kabul etmek istemiyor. Yemen'de 30 milyon insanın 25 milyondan fazlası açlık sınırında bulunuyor. Suriye'de Şam hükümetinin politikaları ve 2011'den beri devam eden çatışma nedeniyle 14,5 milyon insanın gıda yardımına ihtiyacı var, yani nüfusun yüzde 90'ından fazlası açlık sınırının altında. Yoksulluk içinde yaşıyor. Sadece hükümet üyeleri ve hükümete bağlı savaş tacirleri zengin. Türkiye, İran ve ekonomik sorunlardan dolayı halkı acı çeken diğer birçok ülke için aynı şeyi söyleyebiliriz."
Ekonomik krizin yaşandığı tüm ülkelerde siyasi çatışmaların da olduğuna dikkat çeken Remo sözlerine şöyle devam etti: "İlginç olan şu ki, tüm bu devletlerde siyasi çatışmalar var ve bunlar iktidardan vazgeçmeyen sistemlerinin inatçılığının bir sonucudur. Halklarının sorunlarına çözüm bulmaları gerekiyor. Tam tersine bu sistemler tansiyonu yükseltiyor. Orta Doğu'daki ulus-devlet sistemleri ülkelerini üretken kılmaya değil, toplumu kontrol altına almak için yoksulluğu topluma dayatıyor. Çıkarlarına hizmet eden itaatkâr bir orduya sahip olmak istiyorlar.”
Kapitalist dünya sistemin derin bir kriz içinde olduğunu dile getiren Remo, "Şu anda kapitalist modernite sistemi, üçüncü dünya savaşı şeklinde ortaya çıkan derin bir kriz içinde. Bu, Rusya'nın en son Ukrayna'ya yaptığı askeri müdahalede açıkça görüldü. İklim sorunları, küresel ısınma ve kuraklık, Türkiye, İran ve Etiyopya gibi nehir kaynaklarının devlet tarafından kontrol edilmesiyle birlikte yaşanan bu güncel savaşlar, kıtlıkla karşı karşıya kalan Ortadoğu'yu olumsuz etkiledi" diye konuştu.
Krizin Kuzey ve Doğu Suriye’deki duruma etkisine ilişkin olarak Hesen Remo, "Bu bölge Ortadoğu ve Suriye'nin bir parçasıdır. Çatışmadan önce Baas partisinin ırkçı politikaları vardı, çatışma sırasında da ırkçı politikalar vardı. Özgür Ordu denen çetelerin saldırıları oldu, ardından Cebhet El Nusra ve ardından DAİŞ ve nihayet işgalci Türk devleti saldırmaya başladı. Kürdistan'ın işgalci devletlerinin karşı olduğu Özerk Yönetim projesi nedeniyle, Kürdistan'ın etrafı kuşatıldı. Bu nedenle, bu bölgedeki krizin etkisi iki katına çıktı" yorumunda bulundu.
DÜNYA ÜLKELERİ MAL FİYATLARINI YÜKSELTİYOR
ABD'de Mayıs 2021'e göre gıda fiyatları bu yıl yüzde 10 arttı. Enerji fiyatları da yüzde 34 arttı.
Ağustos ayında Ürdün hükümeti akaryakıt fiyatlarını yüzde 3,6 ila yüzde 4,8 artırdı. Akaryakıta bu yıl 5 kat zam yapıldı. Hükümetin açıklamalarına göre önümüzdeki aylarda tekrar artacak.
Türkiye Enerji Düzenleme Kurulu'na göre, Eylül ayı başında Türkiye'de elektrik ve doğal gaz fiyatları konutlarda yüzde 20, genel sektör ve işyerlerinde yüzde 30, sanayi sektöründe yüzde 50 arttı.
Kurul yaptığı açıklamada; Covid-19'un etkisi hala devam ederken, Rusya'nın Ukrayna'daki savaşının başladığına dikkat çekti. Ukrayna’daki savaş, genel olarak dünya enerji piyasalarını etkileyen çok kötü sonuçları da beraberinde getirdi. Türkiye, doğalgaz ve petrol ihtiyacını karşılamak için tamamen dışa bağımlıdır.
Almanya'daki gaz iletim ağlarını kontrol eden Trading Hub Europe, 15 Ağustos 2022'de Ratingen'de gaz üzerindeki ek devlet vergilerinin 2,4 sente ulaşacağını duyurdu.
Bir ekonomik araştırmaya göre Almanya'daki gıda ve içecek üreticileri, 2021'in başından bu yana fiyatlarını yüzde 16,6 artırdı. Bu da yüzde 6 artan bu ürünlerin satışını etkiledi.
SURİYE NASIL ETKİLENDİ?
Suriye bölgeleri dünya ekonomik krizinin bir parçası olmakla birlikte, bu bölgelere liderlik eden yönetimlerin çeşitliliğine göre etkileri değişmiştir.
Şam hükümetinin bölgelerine göre hükümet, yakıt ve ekmek gibi temel kalemlerin vergisini arttırarak bu kalemlerin fiyatlarını yükseltirken, ulaşım, ilaç ve gıda maddelerinin fiyatlarını da yükseltti.
Geçen 25 Eylül'de, Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), motorinin fiyatındaki artışı karaborsada izledi ve motorinin her bir varilinin yaklaşık bir milyon 300 bin Suriye lirasına, bir litre benzinin fiyatının ise yaklaşık bir milyon 300 bin Suriye lirasına mal olduğunu bildirdi.
Kaynaklar konuyla ilgili olarak, sakinlerin gaz almak için gerekli olan "akıllı kart" almanın 100 güne kadar sürdüğünü bildirdi. Karaborsadaki gaz tüpünü değiştirme fiyatı da 200 bin Suriye lirasına dayandı.
Suriye'nin işgal altındaki bölgeleri de Türkiye'deki ekonomik krizden etkilendi. Çete grupları bu alanlarda Türk lirası ile alışverişi zorunlu kıldı.
İşgalci Türk devletinin İdlib ve çevresinde faaliyet gösteren "Watad" akaryakıt şirketi, Ağustos ayında akaryakıt fiyatını bir kez daha artırdı.
Şirket, yeni fiyat listesinde ithal benzinin her litresinin fiyatının bir dolar 81 sent, bir gaz tüpünün fiyatının ise 13 dolar 13 sent olduğunu belirtti.
Şirket, Avrupa dizelinin fiyatının 0,935 dolar, "iyi" dizelin litre başına 0,740 dolar olduğunu ve her bir litre rafine dizelin fiyatının 0,550 dolar olduğunu açıkladı.
Şirket, akaryakıt fiyatlarındaki artışla ilgili olarak dünyada petrol fiyatlarının yükseldiğini söyledi.
Mart ayında Türk işgalinin sözde "İnkaz Hükümeti" bölgelerindeki fırıncıların yönetimi, hiçbir gerekçe göstermeden bir somun ekmeğin ağırlığını 100 gram düşürdü. 750 gram olan bir somun ekmek 650 grama düşmüş oldu. 8 somun ekmek 5 Türk lirasına satılıyor.
KUZEY VE DOĞU SURİYE KOMŞULARDAKİ KRİZLERDEN ETKİLENİYOR
Kuzey ve Doğu Suriye bölgesi de ekonomik ve küresel krizden ve artan yaşam maliyetlerinden etkileniyor, ancak Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi bu etkileri hafifletmek için sürekli çaba gösteriyor. Temel malzemeleri sübvanse ederek ve uygun ve düşük fiyatla vatandaşlara vermeleri için kurumlara dayalı tedbirler alıyor. Ayrıca bu bölgelerin maaşları Suriye'nin diğer bölgelerine göre daha yüksektir.
Kuzey ve Doğu Suriye’de her bir kilo ekmek 240 Suriye lirası, her litre benzin 210 Suriye lirası ve her litre mazot 410 Suriye lirasıdır.
Kuzey ve Doğu Suriye’deki fiyatlar birçok bölge ile temel malzemeler arasında karşılaştırma yapıldığında çok daha ucuz kalıyor.
Buna ilişkin olarak Hesen Remo, "Savaş ve Sezar Yasası Suriye lirasının değerini iyice düşürdü. Ancak bölgede üretim yok denecek kadar az olduğu için mallar dövizle alınıyor. İşçilerin maaşları bir haftanın ihtiyacına yetmiyor. Suriye hükümetinin idaresindeki tüm bölgelerde ve Türk devletinin işgal ettiği ve Türk parası kullanan bölgelerde çok net bir durum söz konusudur. Türk lirası değer kaybetti. Kuzey ve Doğu Suriye’deki durum Suriye'nin diğer bölgelerine göre biraz daha iyi diyebiliriz, ücretler ve kiralar açısından diğer bölgelere göre daha iyi durumdadır” diye konuştu.
Hesen Remo şöyle devam etti: "Özerk Yönetim 19 Temmuz 2012 Devrimi'nden bu yana kuşatma altındadır. Şam hükümeti, Türk devleti ve Başûrê Kurdistan yetkilileri Özerk Yönetim'in temsil ettiği bu bölgede bu tecrübenin başarıya ulaşmasını engellemek için her şeyi yapıyor. Çünkü bu proje başarılı olursa çevre bölgelere de örnek olacaktır."
Kuşatmanın fiyatları etkilediğini dile getiren Remo, "Bu kuşatma gıda, ilaç, yedek parça, ilaç, hayvan ilacı vb. teminini etkiliyor. Çünkü bu bölgede 1963'ten beri Şam hükümeti ve Bas rejiminin iktidarı vardı. Bölgede hiç fabrika yok. Doğal olarak malzeme eksikliği talep farkından dolayı fiyatların yükselmesine neden oluyor. Bu da ekonomik düzeyi etkiliyor" ifadelerine yer verdi.
‛SURİYE'DEKİ KRİZİN TEMELİ BAAS PARTİSİNİN POLİTİKALARIDIR'
Suriyeli gazeteci Hesen Remo, bu krizlerde Şam hükümetinin politikalarının rolüne değinerek, "Kriz ve savaşın Suriye ekonomisini yok ettiği doğru ama krizin ana nedeni Baas Partisi'nin politikalarıdır. Baas partisi yıllarca Kuzey ve Doğu Suriye illerine önem vermedi. Kurumlar ve fabrikalar her bölgenin özelliklerine ve zenginliğine göre dağıtılmadı. Örneğin petrol Kuzey ve Doğu Suriye’de ama rafineri Humus'ta. Pamuk bu bölgede, tekstil fabrikaları da Halep'teydi. Kıyı portakal ve meyve açısından zengin ama meyve suyu fabrikaları başka bir bölgedeydi. Suriye'nin gıda ve yağ deposu Baas Partisi tarafından geri kalmış bölgeler olarak adlandırılıyor ve hizmet verilmiyordu” değerlendirmesinde bulundu.
Şam hükümetinin ekonomik krizin faturasını Özerk Yönetim’e kesmeye çalıştığını dile getiren Remo, "Şam hükümeti şimdi bölgelerindeki ekonomik krizin ana nedeninin Özerk Yönetim olduğunun propagandasını yapıyor. Suriye halkı bu politikaların gerçeğini bilmelidir. Bu hükümet tarımdan, ticaretten, turizmden, petrolden milyarlarca dolar kazanıyordu, bu para nerede? Para sadece birkaç aileye gitti ve Suriye halkı daha da fakirleşiyordu. Bu, insanları bu politikalara isyan ettirdi. Fakat dış devletlerin müdahaleleri bu ailelerin kendileri için inşa ettikleri saltanatın yıkılmasına neden oldu. Sonuç olarak Suriyelilerin yüzde 90’ı şu anda aşırı yoksulluk içinde yaşıyor” diye ekledi.
TOPLUM EKONOMİSİ, TOPLUMU KAPİTALİZMDEN KURTARAN ALTERNATİF BİR MODELDİR
Suriye bölgelerine yönelik uluslararası yaptırımlar ve Kuzey ve Doğu Suriye'deki kuşatma ile birlikte, Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi, sosyal ekonomiye ve kendi kendine yeterliliğe güvenmeye çağırıyor.
Remo, sosyal ekonominin, ürünler ve fiyatlar ile rekabet eden kapitalist ekonomi modelinin alternatifi olduğunu söyledi. “Bu modelde toplum kendi ekonomik sistemini tanımlar ve kendi yaşamını nasıl sağlayacağına karar verir” diyen Remo, “Kooperatif aynı zamanda sosyal ekonomiyi de güçlendirir. Dolayısıyla Kuzey ve Doğu Suriye'deki ekonomik faaliyetlerin ve ilgili kurumların bu yönde ilerlediğini görüyoruz” şeklinde konuştu.
Sosyal ekonomide kooperatiflerin birbirinden faydalandığını dile getiren Hesen Remo sözlerini şöyle tamamladı: "Bu kooperatifler birbirlerinden faydalanıyor ve düşük fiyata diğer kooperatiflere hammadde sağlıyor. Tarım kooperatifi çiftçilere düşük fiyata hammadde sağlıyor ve bu malzeme çiftçi birliklerine sağlanıyor. Hayvancılığa verilen destek yoğurt ve peynir ürünlerinin fiyatını etkiliyor. Kampta yurttaşlar ürünleri ucuza alabiliyorlar. Bu da topluma fayda sağlar. Bu milliyetçi rejimlerin olmasını istemediği kendi kendine yeterliliktir.”
(rr)
ANHA